
Bayram telaşesinden, misafir cinnetinden yazmaya fırsat bulamadım; ki üniversitemiz sağolsun sınavları da arefe gününden bir gün önce bitirince direk bayrama dahil olmuş olduk.
Hayırlı bayramlar cümleten. Yedik, içtik, öğüttük, s.çtık (öhö, afedersin).
Yine her zamanki gibi ellerden başlamak kaydı ile ayak, diz, bacak, kol, kafa ve vücudun diğer muhtemel bütün yerlerinden yaralananlar oldu. Canlar yandı vs. Ancak kimse sordu mu lan; ''Bu büyükbaşlar küçükbaşların hali nicedir?'' deyi? Güzelim mahluklar melül melül bakıp ciğerimi dağladılar ey okur... Ha, kavurmaları güzel oluyo; o ayrı konu...

Fakat olay dünyanın her yerinde aynı değildi... Misal New York... Preson Break: The Sheep çekildi resmen.
Preason Break: The Sheep
Ayaza kesen bir kış günüydü. Havada bulut azdı ancak rüzgar tenleri kesiyordu. Bir gün önceden ''Ahır'' denilen bir hücreye kapatılmış 2 mahkum koyun: Crazy Sheep ile Deep Sheep bütün gece hücreden kurtuluşun yollarını aramışlar en sonunda bir plan yapmışlardı. Sabah Joe amca, ahıra gelince biri ahırın iyice içine doğru kaçacak ve Joe'yu içeri çekecek, pusuya yatmış olan diğeri de kürekle Joe'yu etkisiz hale getirip özgürlüğe doğru ilk adımı atmış olacaklardı.
Sabah erkenden kalkıp bayram namazına giden Joe, geldiğinde kendisini bekleyen acı sondan (anason gibi oldu lan) habersiz abur cuburdan hazırladığı kahvaltı masasına oturdu. Aburları bitirdikten sonra cuburdan bir miktar eline alarak ahıra doğru yöneldi. Hafif kırçıllaşmış saçlarında bütün bir ömrün verdiği yorgunluk ve hayatın ağırlığının altındaki ezilmişliği görülüyordu. Ahırın kilidini açmaya başladığında Crazy ve Deep çoktan yerlerini almışlar ve büyük bir soğukkanlılıkla planı uygulamaya koymak için hazırlanmışlardı. Joe, evde yaşlı karısıyla yaşıyordu; küçük ve ahşap bir evi ve evinin de saçları Joe'nunkilerden çok önce ağarmış, yüz çizgileri hala keskin yaşlı karısının özenle baktığı ve çeşit çeşit çiçek yetiştirdiği harika bir bahçesi vardı. (Olm böyle 5 cümle kursam al sana Tuna Kiremitçi lan) Deep ve Crazy için Joe'yu atlattıktan sonra kadın kolay lokmaydı.
Ahırın kapısı nihayet açıldı ve uzaktaki Crazy'i gördü. Onu dışarı çıkarmak için içeri girdi. Kapının arkasında saklanmış Deep Sheep'ten habersizce, Crazy'ye doğru yürüdü. Güneş ışığı ahırın kapısından içeri vuruyordu. Joe, önünde kendi gölgesinin yanında bir gölge daha gördü. İnce ve uzun bir gölge... Bu gördüğü son şey oldu...
Kanlar ahırın soğuk tabanında dumanlar çıkararak dağılırken Deep ve Crazy çoktan olay mahallinden ayrılmışlar ve bayramlaşmaya gelen çocuklar için açık bırakılan bahçe kapısından kaçmışlardı. Kadın içeride cuburdan arka kalanlarla kahvaltı etmekle meşgûldü... Olanlardan haberi yoktu...
Crazy ahıra gelirken geldikleri yolu kaybetmemek için s.ça s.ça gelmişti. Şimdi bu izleri takip ediyorlardı. Crazy ve Deep'in geldiği yerde Deep'in hoşlandığı çok güzel ve sexi bir hatun vardı.

Deep, bu hatunun bu alemi iyi bildiğini düşünüyordu. Kimin öleceğini ve kimin yaşayacağını tayin eder bir hali vardı. Onu bulmayı kafasına koymuştu. Zaten 300 gr. beyni vardı ve 250 gr.ını bununla doldurmuştu. Ne b.ktan bir hesaptı.
Deep onu bulduktan sonra kasabadaki diğer koyunları kurtarabileceklerini düşünüyordu. Crazy ise işemesi gerektiğini ve nereye yaparsa iz bırakmış olmaz onu düşünüyordu. 50 gr. beynin yaptığını 300 gr. beyin yapamıyordu işte. Olmayınca olmuyordu. Gönül ferman, işemek derman dinlemiyordu.
Nihayetinde Crazy'nin bıraktığı izleri takip ederek geldikleri yeri buldular: bir hayvan pazarıydı. Kardeşlerinin para karşılığında alınıp satılması zorlarına gitmişti. Tamam, kendileri de pislikti ama gene de vicdan taşıyorlardı. 200 gr. kalp taşıyorlardı; hadi bunun 50 gr.ı yağ veya kan olsa
katıksız 150 gr. safi et yani salt kalp taşıyorlardı. Lady Sheep ortalıklarda yoktu. Yoksa satıldı mı lan? dediler birbirlerine. Ama hayır! Az sonra Lady Sheep çalıların arasından çıkageldi. Sexi jartiyeri ve siyah bir tangası vardı. O an Deep kendinden geçti. Aklında tek bir düşünce oluşmaya başladı. (Bunu burda yazamam arkadaşım; ahanda yandaki karikatürden bi zahmet anlayıver.)

Kendini çabuk toparladı. Başlarından geçenleri ve yaptıkları planı anlattı Lady Sheep'e... Lady Sheep dikkatle dinledikten sonra gözlerinin önüne düşen kahkülünü düzeltti ve ''Bütün kardeşlerimizi kurtaracağız!'' dedi. Yanlarından hızlı bir şekilde ayrıldı ve döndüğünde kucağında iki top A4 kağıdı vardı. Kağıtları 4'e bölüp yaptıkları planı yazmalarını istedi Crazy ve Deep'ten. Bu kağıtları hem en az iki koyunun bulunduğu ahırlara atacaklar hem de en az iki tane olmak üzere satılan koyunlara vereceklerdi. Böylece her koyun kaçma planını biliyor olacaktı. Tek koyunlara ise yardıma geleceklerine dair vaatte bulunuyorlardı. Ama onları asla kurtaramayacaklarını biliyorlardı.
Plan işleme konuldu ve her koyuna, koyunların kapatıldığı her ahıra bu kağıtlardan atıldı. Plan meyvasını çabuk verdi ve ilk firarlar 2 saat içinde kararlaştırılan dere kenarına gelmeye başladı...
(...) Derken koyunların büyük çoğunluğu kurtarılmıştı.
Özgürlüğe koşarlarken her biri yanlarında çocuklarına götürmek üzere oyuncak koyun taşıyorlardı. Ne muhteşem bir görüntü... (ver abi alttan Mozart'ı...) Görenlerin gözleri yaşarıyordu. Gözler buğulanıyordu. Sheep History yeniden yazılıyordu. Bir uygarlık böyle kurtuluyordu...

Sonsuza dek sürecek bir özgürlük mücadelesinin ilk kıvılcımı sıçramış ve büyük bir alev olma yolunda ilk adım atılmıştı...
Ahır Break: The Sheep Army pek yakında...
Ama gene de koyuna sormuşlar:

2. bölümü heyecanla bekliyoruz. hepimiz sheep'iz..
YanıtlaSil:D gelicek gelicek :D
YanıtlaSil